2023'ün ardından 2024 yılı da Türkiye otomobil ve hafif ticari araç pazarında rekorlarla dolu geçti. Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği'nin (ODMD) verilerine göre, geçen yıl toplam 1 milyon 238 bin 509 adet araç satışı gerçekleşti. Bu, pazarda %5'lik bir büyümeyi işaret ediyor. Elektrikli araçlar da yükselişini sürdürdü ve 105 bin 315 adetlik satışla pazar payının %10.7'sine ulaştı. Bu başarılı sonuç, sektörün beklentilerinin üzerinde bir performans sergilediğini gösteriyor. Özellikle ilk çeyrekteki hareketli başlangıç dikkat çekerken, Nisan ayında yaşanan düşüş yaz aylarında gerçekleştirilen agresif kampanyalar ve GSR regülasyonları ile dengelenmiştir. Sektörün geleceği için de önemli adımlar atılmalı ve bu büyümenin sürdürülebilir olması için çalışmalar yapılmalıdır.

Beklentilerin Üzerinde Bir Yıl

Habertürk'e konuşan ODMD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Haydar Bozkurt, 2024 yılının beklentilerin üzerinde tamamlandığını belirtti. Bozkurt, yılın ilk çeyreğinin oldukça hareketli geçtiğini, ancak Nisan ayında keskin bir düşüş yaşandığını dile getirdi. Yaz aylarında ise markaların agresif kampanyaları ve GSR regülasyonlarının pazar dinamiklerini etkilediğini vurguladı. Bu durum, pazarın çeşitli faktörlere ne kadar hassas olduğunu göstermektedir. Ayrıca, sektörün gelecekteki büyümesi için sürdürülebilir stratejilerin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Sektör temsilcileri, politika yapıcılar ve diğer paydaşlarla işbirliği yaparak, pazarda istikrarı sağlamak için uzun vadeli çözümler üretmelidir. Bu sayede hem ekonomik kalkınma hem de sürdürülebilir bir otomotiv sektörü hedeflenebilir.

Kredili Satışlarda Düşüş

Bozkurt, ÖTV'de güncelleme yapılmadığını ve matrahların iki yıldır değişmediğini hatırlattı. Bunun yanı sıra, kredili satışların oranında da önemli bir düşüş yaşandığını belirterek, eskiden satışların %70'inin kredili gerçekleştiğini, şimdi ise bu oranın %10'lara kadar düştüğünü açıkladı. Bu durum, tüketici güvenindeki azalmanın ve finansal koşulların zorlaşmasının bir göstergesi olabilir. Ayrıca, yüksek enflasyon ortamında ve artan faiz oranlarının etkisiyle, vatandaşlar kredi kullanımından kaçınmaktadır. Bu nedenle, sektörün bu değişimi dikkate alarak yeni stratejiler geliştirmesi ve tüketicilere daha cazip ödeme seçenekleri sunması gerekecektir. Örneğin, daha uzun vadeli ödeme planları ya da düşük faiz oranlı kredi seçenekleri sunulması tüketici talebini artırabilir.

Otomotiv Sektörünün Geleceği

Bozkurt, otomotiv sektöründe yaşanan tarihi değişimlere de dikkat çekti. Dünyada 100 yıllık bir dönüşümün yaşandığını, otomobillerin teknolojisi ve üretim yöntemlerinin hızla değiştiğini vurguladı. 5-10 yıl içinde iş yapış biçimlerinin tamamen farklılaşabileceğini öngören Bozkurt, 37 milyar doların üzerinde ihracat rakamıyla otomotiv sektörünün Türkiye'nin ihracat şampiyonu olduğunu hatırlattı. Bu başarının sürdürülebilir olması için üreticilerin değişen koşullara uyum sağlaması ve geleceğe yönelik hazırlık yapması gerektiğini belirtti. Sektörün rekabet gücünü korumak ve küresel pazarda daha etkin bir rol oynamak için inovasyon ve teknolojik gelişmelere yatırım yapması şarttır. Ayrıca, sektörün insan kaynaklarına yatırım yaparak nitelikli iş gücü yetiştirmesi ve sürdürülebilirlik hedeflerini de göz önünde bulundurması önemlidir.

Bozkurt, ÖTV sisteminin yenilenmesi ve motor hacmine dayalı sistemin günümüz koşullarına uygun olmaması nedeniyle revize edilmesi gerektiğini savundu. Yaşlanan araç parkının trafik güvenliğini, çevreyi ve ekonomiyi olumsuz etkilediğine dikkat çekti. Yeni bir vergi sistemiyle hem çevre dostu araçların teşvik edilmesi hem de ekonomik istikrarın sağlanması hedeflenmelidir. Bu da aynı zamanda kamuoyunda çevre bilincinin artmasına ve sürdürülebilir bir otomotiv sektörüne geçiş yapılmasına katkı sağlayacaktır. Daha verimli bir sistem, hem devletin gelirlerini artırabilir hem de çevre dostu teknolojilerin yaygınlaşmasını teşvik edebilir.

Bozkurt, 2025 yılında ekonomide büyük bir değişiklik olmazsa, pazarın 1 milyon adet civarında kalmasını beklediklerini ve Türkiye'de pazarın artık 1 milyon adedin altına inmeyeceğini öngördü. Bu tahmin, sektörün istikrarlı bir büyüme trendinde olduğunu gösteriyor. Ancak, bu beklentinin gerçekleşmesi için sektörün dış etkenlere karşı dirençli olması ve iç dinamiklerini iyi yönetmesi büyük önem taşımaktadır. Devletin de sektöre destekleyici politikalar uygulaması, bu istikrarlı büyümenin devamını sağlayabilir.