Harvard Üniversitesi astrofizikçisi Avi Loeb, Güneş Sistemi'nden geçen 3I/ATLAS adlı gizemli gök cisminin, görünmeyen bir mini-sonda taşıdığını ve bu sondanın Mars'a çarpabileceğini öne sürdü. 3I/ATLAS, bilim dünyası tarafından devasa miktarda karbondioksit salan donmuş bir kuyruklu yıldız olarak kabul ediliyor. Ancak Loeb, cismin olağandışı yörüngesine dikkat çekerek, bunun teknolojik bir kökene işaret edebileceğini savunuyor.
Görünmez Yol Arkadaşı Teorisi
Loeb'in yeni makalesinde öne sürdüğü iddia, 3I/ATLAS'ın önünde, 100 metreden küçük bir "öncü mini-sonda" bulunabileceği yönünde. Bu mini-sonda, mevcut teleskoplarla tespit edilemeyecek kadar küçük olabilir. Loeb'in hesaplamalarına göre, eğer böyle bir sonda varsa, Mars'a 3I/ATLAS'tan bir hafta önce, Eylül sonunda ulaşabilir. Doğal parçacıkların bu mesafeyi bu hızda kat edemeyeceğini belirten Loeb, Mars'a olası bir çarpışmanın "teknolojik bir kökenin kanıtı" olacağını iddia ediyor. Bu teori, NASA'nın 3I/ATLAS'tan saniyede 940 trilyon karbondioksit yayıldığını tespit etmesiyle daha da ilgi çekici hale geliyor. Gözlemlenen parlaklığın büyük kısmının, cismin etrafındaki gaz ve toz bulutundan kaynaklandığı belirtiliyor.
3I/ATLAS ve Mars Yaklaşımı
3 Ekim 2025'te 3I/ATLAS'ın Mars'a 18 milyon mil yaklaşması bekleniyor. Bu yakınlaşma, Mars yörüngesindeki HiRISE kamerası için detaylı görüntüleme fırsatı sağlayacak. Eğer Loeb'in teorisi doğruysa ve gizli bir mini-uydu varsa, bu yakınlaşma sırasında Mars'a çarpabilir veya yakınından geçebilir. Bu durum, hem bilim insanları hem de uzay meraklıları için büyük bir heyecan ve tartışma konusu oluşturuyor. Olası bir çarpışmanın etkileri henüz bilinmiyor, ancak bilim insanları bu olasılığı dikkatlice inceliyorlar.
NASA Verileri ve Bilim Dünyasının Görüşü
NASA verileri, 3I/ATLAS'ın devasa miktarda karbondioksit saldığını gösteriyor. Bilim insanlarının çoğu, bu nedenle nesneyi sıradan bir kuyruklu yıldız olarak görüyor. Ancak Loeb'in iddiası, bilim dünyasında yeni bir tartışmayı ateşledi. Loeb'in teorisi, her ne kadar spekülasyon içeriyor olsa da, bilimsel araştırmanın sınırlarını zorlayan ve gizemli gök cisimleri hakkında daha derin bir anlayış geliştirmeye yardımcı olabilecek bir bakış açısı sunuyor. Gelecek gözlemler, bu gizemin çözülmesinde kritik bir rol oynayacak.